Bir Kelimenin Gücü: Küfürden Hakaret Davası Açılır mı?
O An: Bir Söz, Bir Hayat
Kayseri’nin sabahı, bu kadar soğuk olmasına rağmen güneş, gri bulutların arasından kendini göstermeye çalışıyordu. Bir kahve içerken, aklıma takılan bir şey vardı. O kadar küçük bir şeydi ki, belki de geçerdi ama o anda her şeyin önündeydi: “Küfürden hakaret davası açılır mı?”
O günün sabahı, sosyal medyada bir yazışmada bulduğum birkaç kelime, beni birden başka bir dünyaya çekti. Bir arkadaşımın yaptığı paylaşım altına, sıradan bir yorum yapılmıştı, ama öylesine bir yorum değil. Hani bazı yorumlar vardır, insanı derinden sarsar. Bu yorum da öyleydi işte. Bir cümle vardı içinde: “O kadar aptalsın ki, sana küfür bile etmek gereksiz olur!” Küfür etmeye bile değer görmüyorlardı. O kadar ağır bir küçümseme. Ve ben, o an, sadece bu cümleyi değil, o küçümsemeyi de içimde hissettim. Bir tüy kadar hafif, ama aynı zamanda ağır bir yük gibi.
Beni Anlamadıklarını Duyduğumda
Çok derin hissettiğimi biliyorum. Yaşadığım her şey bana derinden etki ediyor. Bunu kabul ediyorum. Ama bir kelimenin, bir insanın ruhuna nasıl dokunabileceğini, o an anladım. O söz, sadece bir yorum gibi görünebilir, ama bana göre o an, çok daha fazlasıydı. Birisi seni, kelimelerle parçalıyorsa, geri dönüp bakmak zorunda kalırsın.
O an, içimde bir duygu yükseldi. Hayal kırıklığı ve öfkenin karmaşası. O kadar mantıklı bir şekilde düşündüm ki, “Küfür etmek mi? Hakaret mi?” diye. Küfür ve hakaret arasındaki farkı düşündüm. Küfürün bir tanımı, hakaretin ise çok farklı bir anlamı vardı. Ama bir insana hakaret ettiğinde, bu kelimelerin senin ruhunda nasıl izler bırakabileceğini anlamak bence çok önemli.
Kayseri’nin Soğuk Sokaklarında Düşüncelerim
Bir yanda sabahın o soğuk havası, bir yanda içimdeki fırtına… Kayseri’nin o dar sokaklarında yürürken, aklımdan geçiyordu: “Gerçekten hakaret davası açılır mı? Küfürden dava açmak mümkün mü?” Bir yanda hukuk, bir yanda insanlar arasındaki ilişkiler.
İçimdeki ses sürekli şunu söylüyordu: “O kelimeler seni etkilemişse, belki de bir şeyler yapmalısın. Bunu kabullenmek zorundasın!” Ama başka bir ses, daha sakin bir şekilde “Hayır” diyordu. Ne yapabilirsin ki? Hakaretin anlamı çok genişti ve küfür etmek, bazılarına göre aslında sadece bir öfkenin dışa vurumuydu. İnsanlar bazen sinirlerine hakim olamıyordu. Ama ya bunun bedeli varsa? Ya insanların söyledikleri sözler, gerçekten bir hayatı değiştirecek kadar ağırsa?
Bir Karar Verme Anı: Ne Yapmalı? Ne Düşünmeli?
Bütün bu düşünceler arasında bir karar vermek zorlaşıyordu. Benim gibi birinin, duygularını dile getiren birinin, içindeki öfkeyi bazen sözcüklerle ifade ettiği bir dünyada, “kafanda” çelişkilerle bu kadar mücadele etmek, bir anlamda insanı yavaşça hırpalıyordu. O an aklımda şunu düşündüm: “Küfür etmek ve hakaret arasında bir sınır var mı?”
Evet, teorik olarak hukuken açılabilecek bir dava var. Küfür ve hakaret, birinin onurunu kırabilecek, hakaret içeren kelimelerle insanın ruhunu derinden yaralayabilir. Ama bir kelimenin gücünün bu kadar etkili olup olmadığı, bunun dışında başka bir durum. Bazı insanlar bunun sadece bir kelime olduğunu savunur, ama bana göre sözler; bıçak kadar keskin ve acı vericiydi.
Sonuç: Ben Ne Hissettim?
O sabah, bir cevap ararken, içimde farklı duygular kaybolmuştu. Bir insanın sana küfür etmesi ve seni küçümsemesi ne kadar acı verici olsa da, sonunda hissettiğim şey, hayal kırıklığıydı. Hakaret, duygusal yaralar bırakıyor. Küfürse, bir tür dışavurum. Ama hangisi daha yıkıcı? İkisinin de bir yeri var, ama bence her ikisi de birini savunmasız bırakabiliyor.
Sonuçta, hukuken bir dava açılabilir mi? Evet, açılabilir. Ama içsel olarak bir insan, bu tür sözlerin etkisiyle ne kadar baş edebilir? O soru belki de daha zor.
Benim için, insanların birbirine karşı kullandığı kelimeler, onların kim olduğunu ortaya koyuyor. Ama bazen, bir kelime bile bir hayatı değiştirebilir.